Vallâhü min verâ’ihim muhît, bel hüve kur’ânün mecîd, fî levhin mahfûz
Batı kapısının üzerinde, zarafetiyle dikkat çeken bu büyük hat Celî talik yazı üslubuyla işlenmiştir.
Ayette "Vallâhü min verâ’ihim muhît"
“Allah, onları arkalarından çepeçevre kuşatandır.” Yazmaktadır.
Bu ayet, sadece bir duvar süsü değil; ilahi kudretin camiye ve içindeki her kalbe nüfuz ettiğini hatırlatan bir nişanedir.
Bu hattın tam karşı cephesine, doğu kapısının üstüne yöneldiğimizde ise aynı ruhun devamını görürüz:
"Bel hüve kur’ânün mecîd, fî levhin mahfûz"
“Hayır, o yüce bir Kur’an’dır; korunmuş bir levhadadır.”
İki ayet… İki kapı… Ve aralarında ilahi bir köprü…
Ulu Cami’nin doğu ve batı yönlerinden camiyi adeta kuşatan bu ilahi ifadeler, Allah’ın kuşatıcılığını ve Kur’an’ın yüceliğini hem fiziksel hem de manevi bir şekilde hatırlatır.
Levhanın sol üst köşesinde ise:
"Sadekallâhü’l-azîm"
“Yüce Allah doğru söyledi.” Yazılıdır.
Ve hemen alt bölümde küçük harflerle yazılmış bir imza yer alır…
Bu nadide eseri, Osmanlı’nın “hazine-i hâssa-i şâhânesi”nin baş hat yazıcısı Abdülfettah, 1277 yılında yani 1860’lı yıllarda kaleme almıştır.
bu kıymetli imza, bir dönem boya ile örtülmüş, yapılan son restorasyonlarla birlikte yeniden gün yüzüne çıkarılmıştır.
Ulu Cami, sadece mimarî bir eser değil; Allah’ın kelamıyla çevrelenmiş yaşayan bir hafızadır. Ve her köşesinde, bizlere yüzyıllar öncesinden seslenen bir sır saklıdır.